5 Ekim 2010 Salı

Hafta içi evde geçen güzel bir gün...

Haftasonu evde olmak sıkıcı bişeydir çoğunlukla.İstisnalar olur ama ne biliyim işte,hava güzelse,birlikte bişeyler yapacak bir arkadaşınız da varsa ev boğar insanı. Ama hafta içi öyle değil sanki...Bikere zaten tanıdığın herkes çalışıyorsa, seninle zaman geçirecek birilerini bulabilmen neredeyse imkansız. Sonuçta yapılacak en iyi şey kendinle baş başa kalmanın tadına varmak oluyor...
Saat 10 civarı uyandım bugün, hava mis gibi, güzel bir kahvaltı, ardından internette günlük gazetelere(türk kahvesi eşliğinde elbette) şöyle bir göz atış. Hoş bir müzik...
Film mi izlesem dedim sonra...
Kuzen bir dolu yeni film getirdi geçen hafta, açıp baktım hard-diski. Şöyle eğlenceli, dinlendirici, bu güzel günün huzurunu bozmayacak bir film aradım...Ve evet, İNVENTİON OF LYİNG(Yalanın icadı diye çevirebiliriz)...

Ütopik ve eğlenceli bir film...Hayali bir dünyada (paralel evren?) geçiyor,ve bu dünyada hiç kimse ama hiç kimse yalan söylemiyor! Çok ilginç değil mi?Yalanın olmadığı bir dünya, düşüncesi bile tuhaf geliyor. İnsanlar birbirine boş iltifatlar etmiyorlar, karşılarındaki hakkında ne düşünüyorlarsa pat diye söylüyorlar, e bunlar günlük hayattaki detaylar. Sinema diye bi sektör yok gibi birşey, varsa da tarih anlatıcılığı tadında bi havası var. Hele reklam sektörü, evlere şenlik! Mesela bir otobüsün üzerindeki reklam şu: Pepsi - when they don't have coke!


(PEPSİ! :  Cola bulamadığınızda!)

Belli bir noktadan sonra ise  bu basit ve eğlenceli başlayan film sertleşmeye ve aslında din ve inanç sistemlerinin eleştirisine dönüşüyor, İsa'ya yapılan göndermeler de cabası. Küçük rollerde karşınıza çıkıveren büyük oyuncular da(Edward Norton-kafası bozuk trafik polisi, Philip Seymour Hoffman-barmen,
Rob Lowe, aşırı derecede kendini beğenmiş, ukala senaryo yazarı vb.) filmin ekstra bonusları gibi sanki.
Umduğumdan fazlasını bulduğumu söyleyebilirim...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder