6 Nisan 2014 Pazar

Riga'da soğuk bir kış günü...

Aslında gezi planımızın içinde Riga'ya uğramak yoktu, bu güzel Baltık başkenti bize Baltic Air'in şık bir armağanı oldu. Şöyleki: Vilnius seyahatimizi Riga bağlantılı Baltic Air uçuşuyla gerçekleştirecektik ve fakat Baltic Air son anda Riga-Sabiha Gökçen uçuşumuzu iptal edip bize de ertesi sabaha başka bir uçuş ayarladı ve Riga şehir merkezinde 4 yıldızlı şık bir otelde ücretsiz kalmamızı sağladı. Böylece bu en büyük Baltik şehrini görme imkanımız oldu.

Letoya'nın başkenti olan Riga gerçekten görülmeye değer bir şehir. Daugava Nehri'nin kıyısında kurulmuş olan bu en büyük Baltık başkentinin kuruluşu 12. yüzyıla kadar uzanıyor. Ülkenin toplam nüfusu 2,3 milyon, bu nüfusun yaklaşık 700 bini başkentte yaşıyor. Ben nedense şehrin hep Baltik Denizi'nin kıyısında olduğunu sanırdım ama biraz daha içeride kalıyor.

Şehrin ilk kurulduğu yer olan eski şehir bölgesi (Old Town) UNESCO dünya mirası listesinde yer alıyor ve Avrupa'nın pek çok büyük şehriyle boy ölçüşebilecek Art Nouveau yapılarıyla ünlü. Eski Şehir'in çoğu sokağı trafiğe kapalı, bu yüzden çok rahat bir yürüyüş alanı sunuyor gezginlere...


Elinizde bir harita olmasa bile şehrin yüksek kuleleri yönünüzü bulmanıza yardımcı oluyor. Tabii ki silüetin en göze çarpan yapısı Riga Katedrali. 13. yüzyıl başında inşa edilen katedral şehrin sembollerinden biri ve en yüksek üç kuleden birine sahip.


Yine şehrin her yerinden görülen St. Peter Kilisesi ve onun zarif kulesi şehrin zarif mücevherlerinden bir diğeri...
Riga birbirinden güzel meydanları olan bir şehir. Bunların en önemlilerinden biri Katedralin önündeki geniş Katedral Meydanı ise bir diğeri-ve bence en güzeli- Ratsnams diye anılan ve Hause of Blackheads ( Siyah Kafalılar Evi) diye bilinen yapıya ve belediye binasına ev sahipliği yapan bu zarif meydan.




Bekar Alman tüccarlar tarafından kurulmuş bir lonca olan Siyah Kafalılar topluluğuna ev sahipliği yapmış olan bina Haziran 1941'de Almanlar tarafından bombalanmış, kalıntıları ise 1948'de Ruslar tarafından yerle bir edilmiş. Daha sonradan aslına uygun olarak tekrar yapılmış. Bu ikili binalardan birisi müze olarak diğeri ise turizm ofisi olarak kullanılıyor günümüzde.


Şehir arnavut kaldırımlı yolları ve sakin sokaklarıyla insana doyumsuz bir yürüyüş keyfi veriyor. Sıfırın altında dolaşan soğuk havasına rağmen insan yürümeye devam etmek ve bu eşsiz güzellikteki kenti daha çok içine sindirmek istiyor. 
 





Nehir umduğumdan çok daha geniş...Nehrin diğer tarafı daha çok yüksek binalar ve büyük otellerle dolu modern kent kısmını oluşturuyor. 

Riga büyük pazarıyla da ünlü. Ne isterseniz bulabileceğiniz, sebze-meyveden kıyafete, film DVD'lerinden her türlü ıvır-zıvıra ulaşabileceğiniz bu pazar bana daha çok İzmir'de Kemeraltı'nı, İstanbul'da Eminönü'nü hatırlattı. Ama bu ikisinden farklı olarak pazarın merkezinde kapalı bir yapı içinde, devasa büyüklükte bir alan sadece et ürünleri satılan bir pazara dönüştürülmüş ki, bu hiçbiryerde rastlamadığım birşeydi. 



 Bu kapalı alandaki et pazarının etrafı ise diğer ürünlerin satıldığı ve bizim alışık olduğumuz tarzdaki bir pazar yeri niteliğinde.










Pazar gezmeyi çok seven bir insan olmadığım için çok fazla zaman geçirmeden ordan ayrıldım ama bu işten keyif alanlar için çok detaylı bir turu hak eden, gerçekten de çok kapsamlı bir pazar Riga Pazarı.


Bir kedisever olarak benim şehirdeki favori mekanım ''Kedili Ev'' oldu. Hikayeye göre seçkin Alman tüccarların katıldığı bir loncaya giriş için başvuran evin sahibi reddedilmesinin üzerine sahip olduğu iki siyah kedinin heykelini popoları loncaya dönük olacak şekilde evin çatısına yaptırmış. Tabii bu muhtemelen bir şehir efsanesi çünkü kedi her zaman Riga'nın sembollerinden biri olmuş.


Riga'ya ulaşım düşündüğünüzden çok daha kolay ve hesaplı. Baltic Air'ın İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından çok ekonomik uçuşlarıyla Riga'ya bir haftasonu kaçamağı yapmak zannedildiği kadar zor değil. Kuzeyin bu güzel şehri, soğuk bir kış gününde bile beni bu kadar etkilediyse (Otele dönüşte tipiye yakalandım!) güzel bir bahar yada yaz günü kim bilir ne kadar keyiflidir.