PRAG


Vltava Nehri kıyısında kurulu bir masal şehridir Prag...Özellikle soğuk savaş dönemi casus filmlerinin ve romanlarının vazgeçilmez dekoru, arnavut kaldırımlı yolları, kuleleri ve sıra sıra dizilmiş köprüleriyle göreni büyüler...Hayalinizdeki ortaçağın günümüzdeki yansıması gibidir sanki. Zaman orda biyerde donmuş kalmış, akmamış gibidir. O kadar güzeldir ki, söylentiye göre naziler bile bombalamaya kıyamamış, olduğu gibi bırakmışlardır şehri. Sokaklarında gezerken ister istemez Kafka'yı düşündürür insana ve -tam olarak olmasa da-ucundan kıyısından anlamaya başlarsınız Kafka'yı.
Şehir nehrin iki kıyısında kurulmuştur ve -nehir kıyısında kurulu pek çok şehir gibi- eski ve yeni şehir olmak üzere iki kısımdan oluşur. İki yakayı, yanyana dizilmiş birbirinden güzel köprüler bağlar ki bunlardan en etkileyici olanı (taşıt trafiğine kapalı olan) Charles Köprüsü'dür. Köprü üzerinde seyyar satıcılar, müzisyenler, pandomim sanatçıları ve yoğun bir turist kalabalığı günün her anı sizi karşılar.


Köprünün iki yanı boyunca birbirinden ilginç heykeller dizilidir. Fakat Türkiye'den giden biri için kuşkusuz en ilginci köprünün yeni şehir tarafına yakın olan bir heykeldir.


heykelin sağ tarafında bir zindan duvarına dayanmış duran koca göbekli ve bıyıklı adam Osmanlı'yı sembolize eder. Resimde net görünmeyen, zindanın içindeki insanlar, zincire vurulmuş şekilde tanrıya yalvarmaktadırlar. Heykelin üstünde, birinin elinde haç diğerinin elinde sökülmüş prangalar olan iki kişi de tanrı ve kiliseyi temsil eden papazlardır ve heykelde söylenmek istenen şudur: ''Osmanlının gelip sizi şu zindandaki insanlar gibi esir etmesini istemiyorsanız tanrının yolundan ayrılmayın!'' Osmanlı'nın etkisi işte bu şekilde görülüyor Orta Avrupa'da!

Şehrin bir diğer ilginç yapısı eski şehir tarafında yer alan saat kulesi.


Saatin öyle ilginç bir mekanizması var ki anlatılacak gibi değil. Zaten üstte görülen kısım astonomi saati olup muhtemelen çok az insan tarafından anlaşılabilmekte. Her saat başı saatin çalışını görebilmek için kulenin önüne yoğun bir turist kalabalığı toplanıyor ve saat çaldıktan sonra kulenin tepesinden biri çıkıp trompet tarzı bişey çalıyor ve herkes alkışlıyor. (Evet biliyorum bunun her saat başı yaşandığına inanmak hayli güç ama tam olarak böyle oluyor)

Şehrin en güzel manzaralarından birini Prag Kalesinden seyredebilirsiniz. Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en büyük antik kalesidir. 570 metre uzunluğunda ve 130 metre genişliğindedir.




Cumhurbaşkanlığı konutu ve gotik mimarinin muhteşem örneklerinden biri olan St.Vitus Katedrali'de kalenin içinde yer alan etkileyici binalardan sadece ikisi.



bu gotik katedralin yapımına 1344 senesinde 4. Charles döneminde başlanmış ve fakat çeşitli eklentiler yapılarak ve badireler atlatarak ancak 1929 yılında tamamlanmış. 585 yıl bir inşaat için uzun bir süre gibi gelebilir ama katedrali gördükten sonra, ''uzun sürmüş ama pek bir güzel olmuş'' dedirtmektedir kendisi.
Prag'ı Prag yapan pek çok şey var elbette...Bunlardan biri de kuşkusuz Kafka'dır. Şehirle aralarında bir aşk-nefret ilişkisi olduğu söylenir hep ya bilinmez elbette.Ama şehrin, Kafka'ya ve kaotik romanlarına yakışacak türden bir heykelle yazarı onurlandırdığı bir gerçek...



Bu arada, unutmadan eklemeli,Çek Cumhuriyeti biranın anavatanı. Bu yüzden olsa gerek, bira -kelimenin gerçek anlamıyla-sudan daha ucuz!Birde tabii Absinth var, ünlü çek içkisi, yeşil peri diye anılıyor ama dikkat: alkol oranı%70! Fena çarpıyor yeşil peri!