12 Temmuz 2011 Salı

Rüzgarlı Şehir


Geçen haftasonu Chicago'daydım. Michigan gölü ve kanalıyla, göz alıcı gökdelen mimarisiyle insanın başını ilk andan itibaren döndürmeye başlayan inanılmaz bir şehir Chicago...
Bu şehirden gökdelenlerin bile bir tarihi var ve büyük bunalımdan ünlü Al Capon'a dek pek çok tarihi döneme tanıklık etmiş göz alıcı bir güzellik...



Biz şehre varır varmaz ilk olarak bir kanal turuna katıldık. Böylece şehri daha iyi algılayıp tanıyabileceğimizi düşündük çünkü ve gerçekten öyle de oldu... Üstü açık gezinti tekneleriyle yapılan bu gezilerde bir rehber yanından geçilen tüm önemli gökdelenlerin tarihini anlatıyor... Bazıları ünlü filmlere sahne olmuş binalar. Bu filmlerden biri de Batman Dark Night. Hikayede olaylar Gotham şehrinde geçmekte fakat filmin çoğu sahnesi Chicago'da çekilmiş. ''My Best Friend's Wedding'' filminde de Julia Roberts bizim yaptığımız gezintinin aynısını yapıyordu bir sahnede...

Tekne turu bittiğinde hepimiz acıkmıştık. Otobüse atlayıp Water Tower'a Chicago'nun geleneksel pizzası olan ''Deep Dish'' yemeğe gittik. Gerçekten de ününü hakeden bir yemek olduğunu söyleyebilirim...



Yürüyerek otelimize döndük ve gece için hazırlanıp yine bir Chicago klasiği olan blues barlara doğru yola çıktık. Aldığımız tavsiye üzerine de ''Kingston Mines'' da iki farklı gruptan blues dinleyerek geceyi bitirdik.



Ertesi gün ilk işimiz Dünyanın en yüksek 3., Amerika'nın ise en yüksek binası olan ''Sears Tower'' a çıkmak oldu. 103. kattaki seyir terasına çıkarken asansörde insanın kulakları tıkanıyor basınç değişiminden dolayı. Zirveye ulaştığınızda ise muhteşem bir şehir manzarası sizi karşılıyor.


 Seyir terasında camdan yapılmış cumba tarzı çıkıntılar var ve çıkıntının tabanıda camdan. Bu sayede tüm şehri ayaklarınızın altına alabiliyorsunuz ve bulunduğunuz yükseklikten dolayı kalp atışlarınızın hızlandığını hissediyorsunuz.


Kuleden inip yeniden yere ayak basınca, bu kez Michigan Gölünde bir gezinti yapmaya karar verdik ve ''Tall Ship Windy'' ile devasa gölün sularına yelken açtık.



Tabii ki yine enfes bir manzara ve yelkeli teknenin huzur verici sessizliği içinde güzel bir gezinti yaptık...
Teknenin huzur verici atmosferinden sonra fazla curcuna yaşamak istemiyor insan. Chicago'da ''Trolley'' diye anılan, bizim Taksim'deki tranvayın raydan değil de yoldan gidenini andıran araçlar var. Özellikle turistik şehir gezileri için kullanılıyorlar. Onlardan birine binip şehrin diğer ucundaki  dünyanın en büyük kapalı alan akvaryumu olan Shedd Akvaryumuna gittik.


Beyaz balinadan ayı balığına, çeşit çeşit tropikal balıktan köpekbalıklarına kadar her türlü deniz canlısını görmek bu devasa akvaryumda. Her habitat için ayrı bir bölme yapılmış . Amazon, okyanus, karayip Denizi, Kutuplar ve daha pek çok farklı bölümde çeşit çeşit canlı türlerini görebilmek mümkün.
Çok yoğun ve yorucu bir gün geçirdiğimiz için yorulmuştuk ve akvaryumda gölün kıyısındaydı. Bizde gölün kenarında çimenlere uzanıp manzaranın tadını çıkardık bir süre...



Akşamsa yine ışıl ışıl Chicago geceleri...
Tüm bu gezileri yapmak ne kadara mal oldu derseniz, ''GO CHİCAGO'' kartımız olduğu için hiçbirine para ödemedik. Tek tek gidilmeye kalkıldığında hepsi çok pahalı geziler, ama 1,3,5, ve 7 günlük seçenekleri olan kartla toplamda çok daha ucuza geliyor. Kartlar bize katıldığımız projenin yetkililerince temin edildi ama bildiğim kadarıyla üç günlük kart 100 dolar civarı. Ancak biz bu yaptığımız gezileri tek tek ödesek çok daha fazlasını verirdik. Sadece iki tekne turu 60 dolar kadar tutuyordu çünkü. Üstelik kartı olanlara ''Trolley'' ücretsiz...