10 Şubat 2011 Perşembe

İstanbul Günleri

Geçen hafta İstanbul'daydım ''hayırlı bir iş'' için. Fırsattan istifade edip, güneşli ve ılık günlerden de faydalanarak şehri dolaştım biraz. İstanbul olunca gezilen şehir, ancak ucundan kıyısından yakalayabiliyorsunuz görülesi yerleri.



Önce Beyazıt'da gezdim arkadaşlarımla. Sahafları dolaştık. Fakat eski güzelliği kalmamış sanki. KPDS ve ÖSS hazırlık kitapları satan kitapçılara dönüşmüşler.
Daha sonra Galata'nın eski ve dar sokaklarında dolaşıp kuleyi tavaf ettim...Cenevizlilerden beri Haliç'i ve boğazı gözlemeye devam eden bu ihtiyar kule, her seferinde beni etkilemeyi başarıyor.


Ancak, bu gezide beni en çok etkileyen yerler bunlar değildi bu kez.

Pera Müze'sindeki ''Çarlık Rusyası'ndan Sahneler'' sergisi en çok etkilendiğim kısım oldu. Müzenin bir katı da çok sevdiğim ressam çift Frida Kahlo ve Diego Riviera'nın bazı resimlerine ayrılmıştı. Ama pek tatmin edici sayıda resim yoktu. Ancak Çarlık Rusyası kısmı gerçekten müthiş. Fırsatı olan gitsin.

                           
                      İlya Repin-Volga Kıyısında Burlaklar, 1870-1873
Mesela ''Volga Kıyısında Burlaklar'' benim şahsen en çok etkilendiğim tablolardan biri. Kullanlılan renkler, burlakların her birinin yüzündeki farklı ifadeler: Bıkkınlık, keder ve hüzün...Karşısından uzun süre ayrılamadım.
     Bir diğer etkileyici tablo da serginin o dönemdeki kadınları anlatan kısmındaydı. Çok yaşlı ve zengin erkeklerle zorla evlendirilen genç kızların hüzünlü yaşamlarını anlatan birbirinden güzel tablolar arasında, en vurucu olanı kuşkusuz yere diz çökmüş ağlayan bu gelindi.

 
Firs Juravlev- Sunagın Önünde, 1874



Sergide, özellikle mesleki açıdan beni çok etkileyen bir şey daha vardı. Anladığım kadarıyla İstanbul'daki bir İngiliz okulu öğrencilerini sergiye getirmişti. İlköğretimin ilk kısmından olduklarını tahmin ettiğim bir çocuk güruhuyla birlikte gezdim sergiyi. Frida Kahlo katında yerlere oturmuş, resim defterlerini açmış ve sergideki resimleri aynen çizmeye çalışan küçük çocuklar vardı mesela.Defterlerine ya da el ve ayaklarına basmamaya çalışarak, seke seke gezdim sergiyi.
Çarlık Rusyası katında ise ellerinde bir takım soruların yazıldığı birkaç sayfalık kağıtlarla dolaşan çocuklar gördüm. Çaktırmadan yaklaşıp ellerindeki kağıtlarda ne olduğuna baktım: Sergideki tablolar hakkında bazı basit sorular yazılıydı. Mesela: ''Yere oturmuş ağlayan bir gelinin olduğu tabloda arkada duran çocuğun üstündeki kıyafet ne renktir?'' gibi. Yapılan şeye hayran kaldım. Çünkü bu sayede çocuklar resimleri daha bilinçli bir şekilde inceleyip, sorunun cevabını bulabilmek için detaylara dikkat ederek geziyorlardı. Bazı şeyler düşünüldüğü kadar zor değilmiş demek ki!