19 Eylül 2011 Pazartesi

tesbih taneleri

TESBİH TANELERİ
"Saro Nenem Heredan'daki evlerinde tarhana hazırlayıp kuruması için dama sermiş; aynı gün, bahçeden topladığı sebzelerle turşu kurmuş; ama o yıl hem damdaki tarhana, hem de kilerdeki turşu kurtlandığı gibi, bir de kara haber köye ulaşmış:

"Ermeniler köylerini boşaltıp kafle'ye çıkacak!"
...Ve o yılın baharında çıkılan ''kafle'' yollarında dağılan, kaybolan, birbirinden kopan ''tesbih tanelerinin'' hikayesi...Ama sanılmasın ki hep hüzün, hep acı, hep göz yaşı...Doğru dürüst Ermenice bilmeyen, Türkçe'yi Diyarbakır şivesiyle konuşan ''Hay'' çocuğu Mıgırdiç'in babası tarafından ''Okusun, dilini, kültürünü öğrensin'' diye gönderildiği İstanbul'da yaşadıklarını, büyük şehre alışmaya çalışırken geri dönüşlerle hatırladığı çocukluğunu, Ermeni okulundaki arkadaşlarınca ilk önce dışlanan: 'Diyarbakır'da gavur, İstanbul'da Kürt olduk!'' serzenişleriyle anadilini öğrenme çabalarını bazen hüzünle bazende kahkahalar atarak okudum ben şahsen...Uzun zamandır da bu kadar etkilendiğim ve bu kadar samimi bulduğum bir roman olmadı...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder